Girişimci olmak isteyen kişilerin yaşadığı en büyük hayal kırıklıklarından birisi de buldukları parlak iş fikirlerinin aslında daha önceden birileri tarafından düşünülmüş ve uygulanıyor olmasıdır. Aslında bu durum o kadar da kötü bir şey değildir. Çünkü iş fikriniz en azından uygulanmaya değer bulunmuş ve başarılı olmuş bir fikir olduğu kanıtlanmıştır. Tersten düşünelim ve bu harika fikri düşünen ilk kişinin siz olduğunuzu varsayalım. Peki o şeyi kimse yapmıyorsa daha önce denenmiş ve yapılmaya değer bulunmamış olabileceği ihtimalini hatırdan çıkarmayalım. 

İş fikrinizin olduğu alanda rakip ye da rakipleriniz varsa eğer sevinmelisiniz çünkü kuracağınız işe yönelik satın alma yapan hazır müşteri profili var demektir. Bir iş kurulurken bakılması gereken en temel şey hazır müşteri olup olmadığıdır. Dolayısıyla siz en büyük sorunu çözmüş olarak işe başlamış olacaksınız. Ayrıca rekabetten de korkmayın, çünkü rekabetin size sağlayacağı faydalar olacaktır. 

Bu aşamadan sonra enerjinizi piyasanın varlığını kanıtlamaktan ziyade ürününüzü geliştirmeye odaklanmalısınız. Müşteriye dönük en iyi stratejiyi oluşturmanın yolu müşteriyi anlamaktan geçer. Müşteriyi anlamanın yolu ise "müşteri odaklı" olmaktan geçer. Yani rakiplerinizin müşterisi gibi davranarak hem onların ürün ve hizmetleri hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz hem de kendi ürünlerinizi geliştirirken rakiplerinizin eksiklerini görerek kendinizi farklılaştıracak yöntemi de bulabilirsiniz.
Hepimizin malumu olan Apple ve Samsung gibi şirketlerin mahkemelerde birbirleriyle patent davalarına konu olması bu firmaların birbirlerini benchmark (mukayese) ettiklerinin en büyük kanıtıdır. Tablet ve cep telefonunu mucidi bu şirketler midir ki bugün bu pazarı domine eden şirketler bunlardır? Cep telefonu ilk defa 1973 yılında Martin Cooper tarafından icat edilmiştir. Tablet bilgisayar ise modern anlamda ilk olarak 1990 yılında Pen Computing firması tarafından piyasaya sürülmüştür.

Öğrenmeye hevesliyseniz eğer, rakiplerinizden öğreneceğiniz çok şey vardır. Bir çok teknik konuyu Ar-Ge faaliyetlerine para harcamadan ve zaman kaybetmeden rakibinizden öğrenebilirsiniz. Tabi bunun tam tersi de söz konusu olabilir ve rakipleriniz sizi taklit etmeye meyilli olabilirler. Bundan da gocunmanıza gerek yok. Bu ekonomik dünyanın fıtratında olan bir olgudur. Rakipleriniz tarafından takip ediliyorsanız eğer ayrıca sizi tebrik ederim çünkü başarılı olduğunuzun da kanıtı olduğundan dolayı kendinizle övünebilirsiniz. Tabi ki yaptığınız buluşları da fikri sınai ve mülki haklar (patent, faydalı model, tasarım tescil gibi) kapsamında tescil ettirmeyi de unutmayın. Zira milyar dolarlık şirketler birbirlerini bu konuda dava konusu etmekten çekince duymuyorlar.

Yaptığınız işi severek yapın ki, rekabet sizi yıpratmasın. Kapitalist dünyada rekabet aslında bizi işimizi daha fazla geliştirmeye güdüleyen bir olgudur.  Sonuç şu ki rekabet kötü bir şey değildir. İşletmeleri gelişmeye, yeniliğe ve inovasyona zorlayan şey rekabetin ta kendisidir. Bugün ülkemizde insansız hava aracı, yerli otomobil, uçak, helikopter veya tank gibi teknolojik araçların üretimine gereksinim duyulmasının temelinde ülkeler arasında var olan rekabettir. Bu açıdan bile bakıldığı zaman rekabetin faydalı olduğu aşikardır.

Umarım bir gün ülke olarak bizde Güney Kore mucizesini Benchmark (mukayese) ederek orta gelir tuzağından kurtulup yüksek gelir grubuna geçeriz.